Kalıcı barış için Öcalan modeli

  • Siyaset bilimci ve akademisyen Dario Azzellini, alternatif bir sosyalist model olarak ortaya çıkan Demokratik Konfederalizmin, ulus devletin ırkçı ayrıcalıklı etnik yapı oluşturma ayrışımın önüne geçeceğine dikkat çekiyor. 
  • Dario Azzellini: “Savaşın hüküm sürdüğü çok etnikli, çok dilli ve çok dinli bir bölgede Demokratik Konfederalizm modeli, alternatif bir toplumsal örgütlenme modeli olmanın ötesinde, kalıcı bir barış için de önemli bir modeldir.” 

MIHEME PORGEBOL

Avrupa ve Güney Amerika’da yaptığı toplumsal dönüşüm eksenli çalışmaları ile bilinen Dario Azzellini, Nikaragua, Meksika ve Venezuela’da yaşanan toplumsal hareket dinamiklerini Ortadoğu’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın sosal tezleri ile karşılaştırıyor. Demokratik Konfederalizm ve halk meclisleri deneyimlerinin her ülke ve coğrafyada farklı şekilleneceğine dikkat çeken Azzellini; “Demokratik Konfederalizm gibi mevcut uygulamalar ve teorileştirmeler önemli örneklerdir. Demokrasi ve özerklik inşa etmek bir süreçtir. Zaman alır ve çok fazla ‘deneme-yanılma’ söz konusudur” diyor. 

Alman siyaset bilimci, sosyolog ve belgesel film yönetmeni Dario Azzellini’yle Demokratik Ulus bağlamında halk meclislerini, komünleri ve toplumsal politikaları konuştuk. Azzellini, Öcalan’ın önerdiği modelin halkların bir arada kalıcı barış içerisinde yaşayabilmesine olanak tanıdığını vurgulayarak Kürt Halk Önderi üzerindeki ağır hukuki ve politik ambargonun da bu sebepten uygulandığını söylüyor. 

Çoğulcu bir ortak yaşam için Demokratik Ulus modelini kaçınılmaz gören Abdullah Öcalan bu modeli küresel barış için öneriyor. Demokratik Ulus modeli deyince ne anlamalıyız?

Demokratik Ulus modeli, Avrupa kapitalist modernitesinin ürettiği ulus-devlete karşı bir modeldir. Sömürgecilik karşıtı düşünürler, Avrupa modernitesinin başlangıcını sömürgecilikle ve özellikle de Amerika'nın sömürgeleştirilmesiyle ilişkilendirmektedir. Modernite, yaşamı ve varlığı anlamanın diğer tüm biçimlerini yadsır ve yok eder; topluluk yerine etnik ulusu önceleyen toplumu inşa eder ve onu önceliklendirir. Irkçılık ise tüm toplumsal ilişkileri yapılandıran Avrupa modernitesinin kurucu ilkesidir. Avrupa batı milliyetçiliği, normlar ve kurumlar açısından, bölgesel homojenlikle (veya daha karmaşık kimi durumlarda normlar ve kurumlarla ilgili etnik homojenlikle) ulus ve devlet inşası arasında görünüşte otomatik bir bağlantı kurar. Dolayısıyla ulus-devlet, kapitalist modernitenin ayrıcalıklı kıldığı siyasi otorite biçimidir.

Demokratik Ulus modeli işte buna karşı çıkarak homojenleştirmeye değil, çeşitliliğin demokratik bir şekilde bir arada yaşamasına dayanır. Ulusun çoğulcu yapısına uygun, kurumların devlet tarafından ve devlete bağlı olarak değil, ilerleyen bir bilinç süreci boyunca toplulukların kendisi tarafından, özerk bir şekilde inşa edilecek bir zemin hazırlar. Bu modelde, ulusun artık yukarıdan aşağıya homojenleştirici bir şey olmadığını, devletin insanların yaşamlarını yapılandırmaya dönük müdahaleleri bıraktığını ve topluluğun artık "toplum" ile yer değiştirmediğini söyleyebiliriz.

Bu modelin farklı coğrafyalarda uygulanabilirliği hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ulus devleti her yerde aşamazsak demokratik toplumları örgütleyemeyiz. Diyelim ki aştık, yine de bazı temel özellikler aynı ya da çok benzer olacaktır. Bu durumda toplumu oluşturan her unsur kendi geleneklerine, ihtiyaçlarına, iletişim yapılarına, coğrafyasına vs. cevap veren kendi demokratik modelini geliştirmek zorundadır. Her şeye uyan tek bir evrensel demokrasi modeli yoktur. Liberal demokrasinin savunucularının yaptığı hata budur: Liberal demokrasinin tek demokrasi olduğunu ve evrensel olarak uygulanması gerektiğini iddia ederler. Liberal demokrasi zaten demokratik değildir. Liberal demokraside, alanların kuramsal olarak bölünmesiyle ve demokrasinin ‘siyasi alanla’ sınırlandırılmasıyla, ekonomik ve sosyal alanlar demokrasinin dışında bırakılmıştır. 

Bununla birlikte konfederalist bir yapı, bir konsey demokrasisi dahi her yerde aynı olamaz, aksi takdirde demokratik olmaz. İnsanlar kendileri için neyin işe yarayacağını kendileri belirlemek zorundadır. Demokratik Konfederalizm gibi mevcut uygulamalar ve teorileştirmeler önemli örneklerdir. Demokrasi ve özerklik inşa etmek bir süreçtir. Zaman alır ve çok fazla ‘deneme-yanılma’ söz konusudur. Demokratik Konfederalizm’in yapıları ve kurumları da zaman içinde değişmiş ve deneyimlere dayalı olarak ihtiyaçlara ve koşullara uyarlanmıştır.

Demokratik Ulus modelinin en önemli ayağı olan halk meclislerinin, çoğulcu toplumsal yaşamla ilişkisini nasıl kurmak gerekir?

Tanımladığınız şeklinden hareketle ve daha da ileri giderek, halk meclislerinin toplumsal ve ekonomik olandan yapay bir şekilde ayrılmış bir alan olarak siyasetin üstesinden gelme perspektifini içerdiğini söyleyebilirim. Halk meclisleri, yaşamın özerk örgütlenmesinin temel bir kurumu haline gelebilirler. Ancak çoğunluğun azınlıkları bastırma ve tek bir iradeyi dayatma aracı haline gelmemesini sağlayacak mekanizmaları bulunmalı ve geliştirilmelidir. Bunu yapacak mekanizmalar çeşitlilik gösterebilir. Örneğin, uzlaşı için çalışmak, azınlık hakları, farklı gruplar için paralel mekanizmalar, arabuluculuk örnekleri… Ve çok daha fazlası. Aynı ülke veya şehirde bile, iletişim yapıları veya nüfus yoğunluğu farklıysa, mekanizmalar da farklılık gösterebilir. 

Venezuela'daki Komünal Konseyler ile çalıştım. Venezuela öz-yönetim yapısındaki temel halk meclisi, Rojava'daki komünlerle karşılaştırılabilir. Bir evde 6-8 kişinin yaşadığı ve evlerin merdivenler veya dar yollarla birbirine bağlandığı, dolayısıyla insanların her gün dışarıda buluşup konuştuğu bir mahalle için demokratik bir yapı farklıdır. Aynı şekilde dışarıdansa evin içinde yaşayan ve komşularla fazla iletişim kurmayan, 3 kişilik küçük bir ailenin norm olduğu yoksul, eski orta sınıf şehir içi mahalle için demokratik yapı farklıdır. Zaten farklı da olmalıdır. Bu çıkarım Rojava için de geçerlidir. 

Yeryüzünde birbirinden farklı yerel yönetim modelleri uygulanıyor. Abdullah Öcalan da bütün bu yerel yönetim model ve pratiklerini çözümler, eleştirir ve onlardan beslenir. Öcalan’ın öncelikle Ortadoğu için önerdiği modelin diğerlerinden farkı nedir?

Elbette bağlam. Savaşın hüküm sürdüğü çok etnikli, çok dilli ve çok dinli bir bölgede Demokratik Konfederalizm modeli, alternatif bir toplumsal örgütlenme modeli olmanın ötesinde, kalıcı bir barış için de önemli bir modeldir.  

Rojava’da, toplumsal üretimin bel kemiğini komün ve kooperatifler oluşturuyor. Kapitalist Modernite’nin tekelleştirdiği toplumsal üretimlere karşı komünler nasıl bir cevap olabilir?

Komün, halkın ve komünün çıkarları doğrultusunda çalışan kooperatiflerle birlikte, komünal üretim ve tüketim döngülerini tartışabilir ve inşa edebilir. Komünler daha sonra birbirleri arasında koordinasyon sağlayabilir. Örneğin ulaşım tesislerine kolektif olarak yatırım yapabilirler. Bu, tartışmak için ayrıcalıklı bir bağlamdır: “Neye ihtiyacımız var?”, “Ne üretebiliriz?”, “Ne üretiyoruz?” ve elbette “Nasıl üretiriz?” 

Peki Abdullah Öcalan üzerindeki uluslararası siyasi ve hukuki ambargonun bu görüş ve önerilerle ilişkisi kurulabilir mi?

Evet, hiç şüphesiz. Çünkü, bölgedeki insanlar tarafından idare edilen ve yine bölgedeki insanların çıkarlarını merke

 

zine alan demokratik bir çözümde, Öcalan’ın üzerindeki siyasi ve hukuki ambargoya sessiz kalan, hatta bunu destekleyen ilgili hiçbir ülkenin ve hiçbir bölgesel ya da küresel gücün çıkarı yok. 

 

* * *

Dario Azzellini kimdir?

Siyaset bilimci, yayıncı ve film yapımcısı Dario Azzellini, Frankfurt am Main Goethe Üniversitesinden siyaset bilimi doktorası vardır. Avustralya’nın Linz Johannes Kepler Üniversitesi, Sosyoloji Enstitüsü Siyaset ve Kalkınma Araştırmaları Bölümü'nde araştırma görevlisi, yazar ve belgesel yapımcısıdır.

Çalışmaları toplumsal dönüşüm süreçleri, hareketler, demokratik planlama, katılımcı demokrasi, işçi katılımı ve özyönetim konularına odaklanmaktadır. İtalya, Kolombiya, Meksika, Venezuela, askeri hizmetlerin özelleştirilmesi, göç ve toplumsal hareketler üzerine çeşitli dillere çevrilmiş çok sayıda kitabı bulunmaktadır.

Nikaragua, Meksika ve Venezuela’da sosyal hareketler üzerine çeşitli belgesel filmleri toplumsal dönüşümü işaret etmektedir. Makaleleri WorkingUSA, Herramienta, Otra Economía, Socialism and Democracy, Blätter für deutsche und internationale Politik ve diğer birçok bilimsel dergide yayımlanmıştır. WorkingUSA ve Cuadernos de Marte'nin yayın kurulunda yer alan ve "Uluslararası Devrim ve Protesto Ansiklopedisi"nin eş-editörüdür. 

 

 


Links zu diesem Artikel: